Didim Tarihi
1991 yılında ilçe olan DiDiM, doğuda Muğla il sınırı ve Akbük Körfezi, batıda ve güneyde Ege Denizi, kuzeyde Bafa Gölü ve Menderes Nehri ile sınırlanmış bir yarımada şeklindedir, yüzölçümü 300 km2 civarındadır. Osmanlı imparatorluğu zamanında varlığını “yeronda – yoran” ismi ile sürdürmüstür. 1955 depreminden sonra önceleri halk arasinda “HiSAR” olarak da adlandırılan YORAN devlet tarafından yaptırılan afet evlerine taşındıktan sonra “YENiHiSAR” adını almıştır. Sonrasında isim benzerliğine meyil vermemek için dünya üzerinde sadece bir yerde blunan ve kök olarak “DIDYMAION”‘dan gelen “DIDIM” olarak yenilemiştir.
Mavi bayraklı Altinkum plajının duyulmasıyla birlikte cennetten çalıntı bu çamlarla kaplı sayfiye yerine büyük tur operatörlerinin turist getirmeye başlaması ile henüz keşfedilmeye başlanan Altınkum’da turizme yönelik yatırımlarının artmasına yol açmıştır.
Didim, bulunduğu konum nedeniyle tarihte iz bırakan uygarlıklara tanıklık etmiş ve jeopolitik açıdan önemli bir yerdir. Batı dünyası her ne kadar uygarlıkların Yunan kaynaklı olduğunu söylese de, Anadolu toprakları dışarıdan gelen tüm uygarlıkları kendi kültür potasında eriterek, kendine özgü yeni uygarlıklar yaratmaya devam etmiştir..
İlkçağda, kehanette bulunma ve olayları önceden görme yetisinin, kökeni Hititler’e kadar inen bir Anadolu Tanrısı olan Zeus ve Leto’nun oğlu güneş, ışık, müzik ve kehanet tanrısı Apollon tarafından insanlara verildiğine inanılırdı. Anadolu’nun birçok yerinde, bu tanrıya adanmış tapınaklar bulunur ve buralardaki rahiplerle rahibeler, tanrıya aracılık ederek, kendilerine danışmaya gelenlere, gelecekten haber verirlerdi.
Efsaneye göre; Tanrı Apollon bir gün, Didim yöresinde çobanlık yapan Brankhos’a rastladı. Ondan çok hoşlandı ve ona biliciligin (kehanetin) sırlarını öğretti. Çoban Brankhos, bugün Apollon Tapınağı’nın yerinde bulunan defne ormanı ve su kaynağının yanında, Apollon adına ilk tapınağı kurdu.
Zaman içinde Brankhos soyundan gelenler “Brankhidler” olarak anıldılar ve çok uzun süre Apollon Tapınağı’nın yöneticiliğini yaptılar.
“Didyma”, “Brankhidai” (Brankhidler ülkesi) olarak da adlandırılmaktadır.
Bilicilik o zamanlar Krallardan, en fakir köylülere kadar, bütün insanların başvurduğu bir kaynaktı …
Lidya Kralı Kroisos da (Karun), Pers ülkesine saldırmadan önce bilicilere başvurmustu. Ancak kendince bir kurnazlıik yaparak; dönemin bütün ünlü kehanet merkezlerine elçiler göndermiş ve rahiplerden, kralın o anda ne yapmakta olduğunu bilmelerini istemişti.
Dogru cevap, yalnızca Delphoi Apollon’undan gelmisti. Kroisos da, Perslerle girişecegi savaş öncesinde Delpho Box i rahibine danışmayı seçmişti. Ancak biliciler, anlaşılması güç ifadeler kullanır ve açık bir yanıt vermekten daima kaçınırdi. Kroisos da, Pers Krallığı’na yapacağı saldırı sonunda, büyük bir imparatorluğun yıkılacağı yanıtını alınca, hevesle sefere girişti. Ancak sonunda yıkılan, Lidya Krallığı oldu.
Vezinli Kehanetler
Apollon rahiplerinin, kehanetlerini vezinli olarak söylemesi adettendi.
Apollon Tapınağı Çevresinde bir tur
Rasyonel Düşünce
Rasyonel düşüncenin ilk filizlerini verdiği Milet topraklarında, antikçağın en saygın dini kurumlarından biri olan kâhinliğin (bilicilik) bu kadar güçlü olması da, ilginç bir tezattır. Kutsal Didim’in ilk dönemi, Perslerin Milet’i ele geçirmesi ve tapınağı yakıp yıkmasıyla son bulur. Ancak İskender’in gelişiyle beraber yeniden bir canlanma yaşanır ve İskender’in komutanlarından Seleukos’un emriyle, İÖ 300 dolaylarında bugün kalıntılarını gördüğümüz tapınağın inşaasına başlanır.
“Didyma” sözcügü “IKIZ KARDES” anlamına gelir. Tanrı Apollon, Tanrıça Artemis’in ikiz kardeşidir. Artemis adına Efes’te, dünyanın yedinci harikası kabul edilen “Artemis Tapınağı” vardır. Milet-Apollon Tapınağı arasında uzanan “KUTSAL YOL” sonunda “Artemis Kutsal Alanı” bulunmaktadır.
M.Ö. 7. ve 6. yüzyilda Apollon tapınağınin ünü çok yaygındı. Mabed, Antik dünyanın en önemli kehanet merkezlerinden biriydi. M.Ö. 6. yy.’da Milet ve Didim arasinda “KUTSAL YOL” yapılmış, Apollon’un tunç heykeli Mabed’e hediye edilmiştir. Milet sikkelerinde bu heykel yer almaktadir. Apollon tapınağının yapımı M.Ö. 8. yy.’a kadar iner. İyon nizamindaki bu tapınak, 35×85 m. ölçülerinde olup, M.Ö. 494 yılında “LADE DENIZ SAVAŞI”ndan sonra Persler tarafından yağmalanarak, Tanrı Apollon’un “Kanakhos” tarafından tapılan tunç heykeli “Ekbatana”ya (IRAN) götürülmüştür. Tahrip edilen tapınağın yerine, Hellenistik dönemde “Büyük İskender”in katkısıiyla daha büyüğü yapılmaya başlanıldı. Eserin mimarları, “Milet’li Daphnis” ile “Efes’li Paionios”tur. Paionios, Efes’teki Artemis Tapinağı’nın da mimaridir.
Tapınağın yapımına yardım eden Suriye Kralı”Selevkos”, Ekbatana’ya götürülen Apollon heykelini geri getirtmiştir. Yeni yapılan ve bugün gördügümüz tapınağın ölçüleri yaklaşık 109×51 m.dir.
Savaşlar ve yağmalarla duraklayan tapınak inşaatı, yüzlerce yıl devam eder ve sonuçta hiçbir zaman tamamlanamaz. Tapınak inşaatında çalışanlara yapılacak ödemeler ile ilgili olarak, tapınak duvarları üzerine kazılan işaretleri bugün bile seçmek mümkün.
Arkeolog George Bean’e göre, daha sonra bu isaretlerin temizlenmesi düşünülmüş, fakat tapınağın son rötuşlari hiç bir zaman yapılamamıstır.
Bazı Kaynaklar: “Apollo Tapınağı bitirilebilmiş olsaydı dünyanın yedi harikasından biri olabilirdi” der…